Oruç Uzmanı Tabibhan: Şifa Orucu Nedir?

Şifa orucu nedir, ne değildir? Bu soruyu yanıtlamaya çalışalım. Daha önceki kitabımızda yazdığımız gibi dünyada tüm uzmanlar bu şifa yöntemini oruç olarak yazdıklarından dolayı biz de şifa orucu diyoruz. Aslına bakarsak bu bilinen oruç değildir. Peki, tedavi midir?

Gerçi tedavi de denilir ama tedavi de değildir. Tedavi denilince ilaçlar akla gelir, burada ise Saf (H20) su dışında bir şey kullanılmamaktadır. Peki diyet veya perhiz midir? Hayır, hiç bağlantısı yok. Birçok yerde açlık diyerek de geçer. Halbuki açlıkla da hiçbir alakası yoktur.

Bu yazımız ilginizi çekebilir: Su Orucu Nedir? Nasıl Yapılır? 4 Önemli Faydası ve Riskleri


Şimdi neden açlık değildir sorusuna cevap verelim.

Şifa Orucu (Su Orucu) Neden Açlık Değildir?

Bir kaç sene önce bir toplantıdaydım. Karşımda oturan iki doktor (Ferhad ve Babaselim Ferhadovlar) şifa orucu aleyhine sözler sarf ediyorlardı. Ben de onlara şöyle dedim 15 veya 25 gün gıda almamak “aç” kalmak anlamına gelemez. Nasıl yani, diye sordular. Onlara, siz gerçekte iyi doktorsunuz ama maalesef insan vücudunu tanımıyorsunuz, dedim. Şaşırdılar, ispatı çok kolay oldu.

Dr. B. Ferhadova sordum, size 20 gün hiçbir yiyecek vermesem aç mı kalmış olacaksınız? Tabii aç kalmış olurum, dedi. Peki, sizin en azı 30 kilo fazlanız varken, 20 günde kilonuz neredeyse 15 kilo azalır değil mi? Evet, azalır, dedi.

Kilolar nereye kaybolacaktır sizce dediğimde, “şimdi anladım vücudum o fazlalıkları yemekle ayakta kalacaktır” diye cevap verdi. Yani bu gerçek bir açlık sayılmaz.

Peki, açlık ne zaman başlar, diye sorabilirsiniz. Açlık denildiğinde fizyolojik gerçek bir açlık düşünülmelidir değil mi? Üstte açıklamalardan anlıyoruz ki, belli bir zaman aşımı içinde gıda almamak aç kalmak anlamına gelemez. Gerçek açlık vücudun tüm stoklan tüketildiğinden ve normal kilonun da yüzde yirmi beşi yok olduktan sonra başlar.

Tüm organlarımız bizim aklımız ve irademizin dışında kendi görevlerini hakkıyla yerine yetirmekle mükellef olarak yaratılmışlardır. Yani dışarıdan hazır gıda almadığımız zaman, vücudumuzda biriken stokların hazım organlarımız tarafından kullanmasına engel olamıyoruz. Anlaşılan o ki, insan kendisini kolay kolay aç bırakma yeteneğine sahip değildir.

Şifa Orucu (Su Orucu) Esnasında Alansal Bünyemiz Evrene Kapılarını Açar

Bu konuyu biraz daha açıklayalım: Geçenlerde tüm dünya Hintli bir adamın hiçbir gıda ve hatta su bile almadan 73 senedir hayatta kaldığına şahit oldu. Bilim dünyası bu olayı açıklamakta aciz kaldığım itiraf etti. Penguenler de aynı şekilde yemeden içmeden 4 ay boyunca 40-50 dereceden yüksek soğukta hareket etmeden ayakları üzerinde tuttukları yumurtadan çıkacak yavrularım bekliyorlar…

Peki, nedir bu olay, diye düşünen oldu mu? Belki de Allah-Teâlâ (c.c.) bununla biz kullarma şunu ispatlamak istiyor: “Ey, zavallı kullanm haberiniz olsun ki, sizi yaşatan benim yiyecekler veya içecekler değildir.”

Üstte “alansal bünye” dedik, bu yetenek bitkilerde ve hayvanlarda hep vardır, çünkü o yaratıklar bizler gibi yaratıcılarından kopmamışlardır. İnsan zahiren insana benzediği halde içi müthiş derecede başkadır. Ama hayvanlar öyle değildir, ister ayı olsun, isterse koyun veya öküz, içleri de aynı dışları da. Bu zamana kadar kimse ayıya öküz gibi ayıdır dememiştir. “Ya, olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!” sözünü Mevlana Hazretleri tesadüfen dememiştir herhalde.

İnsan uzun süre gıda almadığı zaman alansal bedeni havadan ve güneş ışınlarından ince enerji almaya başlar. Bu enerji gıdalardan aldığımız enerjiden daha temiz, besleyici ve mükemmeldir. Buradan anlıyoruz ki, “yaşam enerjisi” denilen o muhteşem enerjinin yüzde seksenini Rabbimiz bizlere havadan ve güneşten bedavaya veriyor. Ama biz çok fazla yediğimizden dolayı alansal bedenimiz dışarıya kapanmıştır. Bu yetenek uzun oruç zamanı ortaya çıkar. Bu özellik aynı zamanda çok az yiyen insanların özelliğidir.

Bizler nasıl ki ağır bir işle uğraştığımızda yoruluruz aynı şekilde organlarımız da yemeklerden özellikle fazla yemekten yorgun düşer. Sindirim sistemimize, kalbimize ve sinirlerimize hakkıyla dinlenme imkanı vermeksizin yiyoruz. Biz yemek yemeyi severiz yerken mutluyuz. Ama organlarımıza nasıl zulmettiğimizin farkında değiliz. İnsan yemeye başlarken mutludur tıka basa yedikten sonra kimsede o mutluluktan eser kalmaz.

Oruçta büyük manalar vardır ve insanın hayatında hem psikolojik hem de duygulu tesirler bırakır.

Tedavi maksadıyla tutulan oruç belli bir günler veya haftalar yemek yemeden yaşanmalıdır.

Bu bir tedavi usulüdür, dini oruçla bunu kıyaslamak olmaz. Dinde oruç Allah’ın emrine göre icra edilir ve insanlar belli günlerce ibadet olarak oruç tutar. Fakat insanlar orucun sağlığa ne kadar faydalı olduğunu bilemezler, iftarda çok fazla yemek yerler ve neticede kilo alırlar, belli ki, kilo almakla beraber hastalanırlar, çünkü kilo bütün hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olan başlıca sebeptir.

Uygun bir şekilde ve belli zamanlarda oruç tutarsanız, bedeninizde hayatınız boyu birikmiş olan toksinlerden temizlenmiş olursunuz, neticede eğer hastaysanız bütün hastalıklardan kurtulursunuz ve gelecek hastalıklara karşı güçlü bir savunma kazanmış olursunuz.

Hasta veya yaralı hayvanlar kendilerini iyileştirmek için gizli bir yere çekilirler, yaralan iyileşene veya hastalıktan kurtulana kadar oruç tutarlar. Fakat her zaman ameliyat, sargı veya dermana ihtiyaçları olmadan istedikleri sağlığa kavuşurlar.

Hayvanlar sadece yaralı ve hasta oldukları zaman oruç tutmazlar. Varlıklarını korumak için hususi günlerde oruçlu olurlar. Misal olarak, ayılar bütün kış uyur.

Oruç uzmanı Dr. M. Shelton bu konuyu söyle açıklamaktadır:

Tüm canlılarda hayat fonksiyonları oruç esnasında da durmadan devam eder. Örneğin kış uykusuna yatan hayvanlar kışın dondurucu soğuğunda vücut sıcaklıklarını sürdürebilmek İçin bir enerji harcarlar.

Hayvanlar ve insanların her biri oruçlu durumdayken nefes alma, kalp atışı ve nabız fonksiyonuna devam etmek zorundadırlar. Kan organları dolaşmaya devam eder ve atılacak toksinleri almak için dokulara kadar ilerler. Yaşamın hayati fonksiyonlarına daha yavaş da olsa devam edilir. Hücreler tekrar doldurulmalı, yaralar tekrar iyileştirilmelidir.

Bütün bu kanaatlere yıllar süren incelemeler sonunda vardım. Bundan başka hiçbir besin alınmadan bile gelişmenin ve büyümenin olabileceği gerçeğini de daha sonra ilave edeceğim.

Şifa Orucu’nda Organlar Depoladıklarını Kullanırlar

Yaşamın tüm belirtileri taşınma, sindirim ve benzer tüm fonksiyonlar vücuttaki materyallerin kullanımına bağlıdır. Eğer bir organ çalışma durumundaysa onun çalışabilmesi için lazım olan tüm materyallerin mevcut olması gerekir. Eğer vücut hazır besin bulamazsa, bu sefer organlar depoladıklarını kullanırlar.

Ve eğer yaşam devam ediyorsa hareketliliğin temel fonksiyonlarında asla kısıntı yapılmaz. Kış uykusuna veya yaz uykusuna yatan hayvanlarda da hayat fonksiyonları minimum düzeye düşer fakat hayvan nefes alır nabız atar, kalp kan pompalamaya devam eder.

Bu durumda da ayı yavruladığında depo ettiği sütünü yavrusuna verir. Yani kış uykusu boyunca hayvan süt üretmiştir. Dokulardaki besin ihtiyacının sadece günlük yiyeceklerden karşılanmadığına dair, hayvanlar aleminde oruç tutan hayvanlarla ilgili o kadar çok örnek vardır ki.. Oruç tutan bir hayvanda hayatsal aktivitelerin gerçekleşmesini sağlayan besinler başka kaynaklardan sağlanır.

Evet, bir canlı hayati fonksiyonlarını hiçbir besin almadan veya sindirim yapmadan nasıl sürdürebilir? Normal bir vücut böyle bir zamanda depoladığı besinleri kullanır ve şişmanlıktan kurtulur; kemik iliğinden glikojen, kas suları ve laktik asitten vitamin ve mineraller sağlanır. Daima bütün sağlıklı vücutlar her zaman böyle bir açlıkla kalabilirmişcesine besin depo eder.

Oruç nasıl tatbik edilirse edilsin, ister uçak kazası olayındaki gibi, ister madende kalan madenciler örneğindeki gibi, isterse bir hastalık durumundan dolayı veya gönüllü olarak insanların kilo vermek için uyguladıkları şekilde olsun yiyecek yenilmediğinde, vücut kendi içinde depoladığı rezervleri kullanmaya başlar, bu da kilo vermeye sebep olur.

Vücudumuz Açlığa Karşı Programlanmıştır

Özellikle vücudumuzdaki depolanan besinler oruç gibi zamanlar için saklanıyorsa fazla miktarda depo edilmiş maddeleri bu metotla yok edebiliriz. Kanda ve lenfte, kemiklerde ve özellikle kemik iliklerinde, vücut yağlarında, karaciğer ve diğer keselerde ve hatta kişisel hücrelerde bile vücut, protein, yağ, şeker, mineral ve vitamin saklar ve bunları kıtlık zamanlarında kullanmak üzere depo eder. Vücudumuz böyle programlanmıştır.

Hiçbir hayvan veya insan uzun bir süre yiyecekten mahrum kalmadıkça depolamış olduğu yiyecekleri yakmak için kullanmaz. Oruç tutan canlıların açlıktan zarar gördüğü görülmemiştir, onlar depoladıkları besinleri dokuların besin ihtiyacım karşılamak için kullanırlar. İnce yapılı canlılar bile dokularmda besin depo ederler. Bu insanlar da çeşitli zamanlarda oruç tutabilirler.

Otoliz (vücuttaki sindirim) dokulardaki enzimlerle yapılır. Depolanmış olan rezervler hayati önemi olan dokular tarafından kullanılmak üzere kan ve lenf hücreleri tarafından taşınır. Karaciğerde depolanan glikojen veya hayvansal nişasta, şekere dönüştürülür ve ihtiyaç hissedilen dokulara dağıtılır. Bunun anlamı şudur: pellegra, beriberi, raşitizm, iskorbüt ve yetersizlik sorunu gibi birçok hastalık uzun süreli oruç tedavileriyle düzeltilir ki, depolanan bu yiyecekler vücuttan çıkınca vücut dengesini bulur.

Şifa Orucu Hastalıkları Tedavi Eder

Görülen o ki, oruç tutmak kalsiyum metabolizmasını geliştirir ve raşitizmi düzeltir. Yine bir kan hastalığı olan anemi, oruçla düzelir. Ben oruç sırasında pellegra hastalığının iyileştiğine de şahit oldum. Biyokimyasal denge oruç sırasında düzene girer. Evet, bunları bilmek önemlidir. Eğer bunları bilmeseydik oruç zarar verici olarak algılanacaktı. Burada sözü edilen hayvanlardaki örneklerde de inceledik ve az beslenmek gerektiğini gördük. Evet, az yemektense, oruç tutmak daha fazla fayda sağlar, aynı zamanda kolaydır. Ve oruç sadece uzun bir yaşam için gerekli olmakla kalmaz, yenilenme ve gençleşme için de gereklidir.

Hayvanlar ve insanlar üzerindeki binlerce gözlemin sonunda şöyle bir gerçek ortaya çıkarıldı: canlı yiyeceksiz kaldığı zaman depo edilmiş besinler organizmadaki önem sırasının tersine göre çağrılır. Yani bu durumda ilk önce tüketilen madde yağlar olmaktadır. Bunlar öncelikle iş gören dokular olan beyin ve sinirlerde, ardından kalp ve akciğerlerde tüketilmek üzere sindirilmeye başlanır. Oruç tutan bir insan bu durumda süper bir insan gibi görülebilir, çünkü o depolanan rezervler ile protein, yağ, şeker, mineraller ve vitaminleri yeniden dağıtıyor kullanıyor, devamlı bir çalışma içinde kalabiliyor.

İsviçre’nin seçkin biyokimyacısı, beslenme uzmanı Nobel ödülü sahibi Dr. Ragnar Bera, şöyle söylemiştir: Bir kimse uzun bir dönem oruç tutarsa ki biz yüz gün bile oruç tutmuş insanları duymuşuzdur, korkulacak veya endişe edilecek hiçbir şey yoktur.

Şu bir gerçektir ki, oruç tutulmalıdır ama uygun bir şekilde gerekli önlem ve tedbirler alınarak bu eylem gerçekleştirilmelidir.

Acemi bir yüzücünün, uzman bir rehberlik aradığı gibi, oruç tutacak kimsede uzun bir oruç tedavisine başlamadan önce tedbirini almalı ve oruç konuda uzman bir hekim bulmalıdır.

Şifa Orucu’nun mekanizmasını anlayamayan bir başkası da su orucu yerine meyve suyu orucu diye insanları kandırmaya başladı.

Bir diğeri de kendisine uygun gördüğümüz oruca başlamak ve oruçtan çıkma programını İnternet üzerinden yayınlayarak insanları oruca davet etmeye kalkıştı.


Şifa Orucu ve Oruç Uzmanı Gözetiminin Önemi

Şimdi aşağıdaki hikayeyi okuyun. Ama lütfen korkmayın.

Yıllardan beri oruçla ilgili ne varsa internetten kitaptan her şeyden okuyordum. Paul Bregg’in kitabını da okudum. Zaten çok ta iştahlı biriyim. Olması gereken kilolarımdan fazlaydım. Yıllardır hep rejim psikolojisindeydim. Bir kilo verirdim bir alırdım. Kilonun yanında alerjik bir yapım vardı. Ama zihnim sürekli kilo ve sağlıklı yaşam konusuna odaklıydı. Derken bir gün bir arkadaşın resmine baktım. Çok zayıflamış ve güzelleşmişti. Onunla hemen irtibat kurdum. Ne yaptığını sordum. Su orucu tuttuğunu söyledi.

Ben de önceden bu konuda Paul Bregg İle Malahov’un kitaplarını okumuştum ve sağlık açısından çök yararlı olduğunu biliyordum. Neyse ben de arkadaşıma yalvarmaya başladım bana da yaptırsın diye. Başta kabul etmedi. Ben de onu ikna etmek için çok uğraştım. Hatta dedim ki ben kendim yaparım. Sana arada bir soru sorarım dedim. Olayın ciddiyetinden haberim olmadığı için öyle yapıyordum. Sonra başıma gelecekleri ve bu su orucunun hafife alınmayacak kadar Ciddi bir şey olduğunu bilseydim o kadar cesaretim olmazdı sanırım.

Ama bu arada hemen şifa orucuna başlamak için de çok acele ediyordum. Hemen şifa orucuna başladım. İlk gün çok ishal olduğum için lavman yapmadım. Daha sonraki günlerde yapmaya başladım. İlk gün normal geçti. İkinci gün hafif halsizlik başladı. Üçüncü günden başlayarak sarı yeşil şeyler kusmaya başladım. Hatta siyah yanık gibi bir şey de çıkardım. İş yerimde durmak zorlaşmaya başladı.

Çünkü sürekli geğirmeye ve kusmaya başlamıştım. Hemen eve gidip yatıyordum. Yorgun oluyordum, ama sürekli midemin ekşimesi ve ekşi ekşi kusmaktan fena olmuştum. 4-5 günden başlayarak kulağım tıkandı. Uçağa binince tıkanıp uğultulu oluyor ya. Aynen öyle oldu. Geğirme ve kusma had safhasını aştı. Altıncı günden başlayarak su bile geçmez oldu boğazımdan.

Bu arada arkadaşım aracılığı ile Oruç uzmanı Tabibhan beye ulaştım. Bana yardımcı olacağını öğrendiğimde çok sevindim. Ama galiba iş işten geçmişti.

Beni aradığında iş işten geçmişti. Şimdi derhal orucu bitirmesi gerekiyordu, ama böyle bir durumdan geri dönüşün ne kadar zor olduğunu anladığım için çok heyecanlanmıştım. Çünkü o Moğolistan’da ben ise Bakü’de. Neyse ki çok uğraştıktan sonra onun durumunun kritik olduğunu anladım ve hemen hastaneye kaldırılmasını önermek zorunda kaldım.

Şifa Orucu’nda Besin Yetersizliği Değil, Bedende Birikmiş Toksinler Öldürür

Uzun süren oruç sonrasında ölen insanlar, besin eksikliğinden değil, kendi atıklarından yani iç zehirlerinden dolayı ölmüştürler. Bunu daha da açarsak; ölüme sebebiyet veren şey, kanda yaşamsal maddelerin eksikliği değil, fazla zararlı birikimlerle yüklenmesidir. Yüklenme öylesine ağırdır ki, vücudun mekanizması “ölü noktasına” varır. Şaşırtıcı olan Orucun bu inceliklerinden habersiz kişiler başkalarına oruç tutmaya kalkışmasıdır.

Tabibhan’dan öğrendim ki benim gibi insanların Şifa orucuna başlamadan öncesi bir sürü hazırlık yapması gerekiyormuş. Zaten durumum vahimmiş. Neyse benim halim çok kötü olup hiçbir şey duymaz ve sürekli kusar hala geldiğim için işten izin aldım. Ama eve gittiğimden beri en kötü anlarımı yaşar oldum. Kendi başıma sadece kalkıp kusuyordum. O arada sürekli yatıyordum. Kalkmak benden çok güç istiyordu. Uyuyamaz oldum.

Tüm vücudum kasılmaya başladı. Sürekli kusuyordum. İçtiğim su sürekli geri çıkıyordu. Nedense tüm derim yanmaya ve tahriş olmaya başladı. Parmaklarım ve dizimin tam yanı sanki yanmış gibi kıp kırmızı oldu ve acayip acı vermeye başladı. Geceleri bayılmaya başladım. Sadece tuvalete gidip kusup gelene kadar baygın düşüyordum.

Yalnız yaşadığım için kardeşimi memleketten çağırdım; Annemler bırakmam konusunda ikna ediyordu. Ama halimi görmediği için çok baskı yapmıyordu. Kardeşim memleketten gelip eve girdiğinde seslendi. Sen sen değilsin ölmüşsün abla! Çünkü yanağım parmaklarım yanmış ve gözlerimin etrafı morarıp derin bir çukur oluşmuştu. Normalde çekik gözlü Asya tipi insanım. Fakat o aralar tam bir Avrupalı göz gibi derin bir çukurdaydı gözlerim. Koca bir göz kapağı oluşmuştu. Zaten hemen yatıyordum. Bu arada hiç bir kokuya dayanamaz olmuştum. Hayatım yatakta geçiyordu. Çoğu zaman tek tarafımla yatmaktan, bunların üstüne bir de o tarafımda müthiş sancı oluştu. Kendimi ölüm döşeğinde hissediyordum. Dokuzuncu günümde doktor vücudumun aşırı zehir pompaladığını ve buna dayanamayacağım için durdurmamı söyledi. Ben de sevindim. Taze meyve suyu ile bozmamı ve yavaş yavaş içmem gerektiğini söyledi.

Bilinçsiz Yapılan Şifa Orucu Öldürebilir

Ama nerede! Her şey boşuna oldu. İçtiğim her şeyi geri çıkarıyordum. Daha berbat oldum. Uyuyamıyordum. Sabaha kadar acı çekiyordum. Yavaş yavaş bazı becerilerimi kaybetmeye başladım. Tüm derim yanmaya başladı. Tuvalete sadece kusmak için kalkıyordum. O da ayakta değil. Oturuyordum. Bedenim o kadar geriliyordu ki kendimi duvara çarpasım geliyordu. Ve ne konuşabilmeye ne de hareket etmeye başladım. Ne yersem hemen geri çıkarıyordum.

Ve 12. günümde son gücümle kalkıp Tabibhan’a mesaj attım. Dedim ki doktor kendimi ölüm döşeğinde hissediyorum. O da bana aşırı zehirlendiğimi artık durumun kontrolden çıktığını ve kendi başıma böyle ciddi bir olaya bilgisizce yaklaşmanın sonucu olduğunu söyleyerek hastaneye gitmemi söyledi. Hastane hemen yolun karşısındaydı. Ben de oraya kadar gidemiyordum. Bayılıyordum. Tansiyonum 40-80 ve resmen ölüyordum.

Beni hemen yoğun bakıma aldılar.;Tabii hemen ailem de çağrıldı. Çünkü ben resmen ölüyordum. Annem babam hemen geldi. Sürekli ağlıyorlardı. Amcam daha önce gelmişti, o beni tanıyamadı bile. Çünkü kuru bir ağaç gibi olmuştum. Tarttılar beni 12 kilo vermişim. Yoğun bakımda bir süre kaldım. Yanımda mutlaka biri bana bakıyordu. Yani çok kötü günler geçirdim.

Ailem benden bir daha böyle bir şeye kalkışmayacağıma dair söz aldı. Doktorlar sürekli tansiyonum düştüğü için ölebilir demiş. Zaten bir gün daha bekleseydim ölecekmişim. Hastanede litrelerce serum yedim. Ve verdiğim kiloların çoğu geri geldi. Hastanede 9 gün kaldım. Yani bu konuda uzmanlaşmış kişinin kontrolü ve takibi olmadan bir adım atmayın derim.
S. A. – Moğolistan

Şifa Orucu kitabı

Sanırım şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur, kan dolaşımındaki zorlanmanın çok fazla olduğunu hissettiğinizde yani kan zehirlemesinin son duruma geldiği zaman sizi ancak çok tecrübeli bir oruç uzmanı kurtarabilir.

Diyelim ki, hasta uzun bir süre ilaç almıştır bu ilaçların yan etkileri tıpkı besinlerden geriye kalan toksinler gibi vücutta birikirler, uyguladığı ilk oruç küründe bu zehirler kan dolaşımına geçer ve hastanın durumu ciddileşebilir hatta tehlikeli bile olabilir.

Şifa Orucu’nda Yürüyüş ve Egzersiz

Kalp çarpıntısı, baş ağrısı, asabiyet ortaya çıkabilir ve özellikle de uykusuzluk. Oruç kürü uygulayan bazı hastaların 40 yıl önce almış olduğu ilaçları çıkardığına tanık oldum. Yukarıda saydığım semptomları, herkes, özellikle de doktorlar yanlış olarak oruca bağlarlar. Benim tahminine göre, bugünün “sağlıklı” insanlarının %50-60’sı ciddi anlamda kronik hastaların da %80-90’ı, uzun süreli bir oruç kürü uyguladığı takdirde kendi gizli hastalıkları sonucu ölebilirler. Ne kadar süreyle oruç tutulması gerektiği kesin olarak baştan söylenemez, hatta hastanın durumunun bilindiği hallerde bile. Orucun ne zaman ve nasıl bozulacağı, hastanın durumundaki değişikliklere göre ayarlanmalı. Mümkünse gece-gündüz açık havada bulunun. Yürüyüş, egzersiz yapın veya başka bedensel hareketlerde bulunun.

Fakat sadece kendinizi yeterince güçlü hissettiğinizde; kendinizi yorgun veya zayıf hissediyorsanız dinlenin ve uyuyabildiğiniz kadar uyuyun. Bazı günler atıklar kan dolaşımınıza girdiğinde, kendinizi çok kötü hissedebilirsiniz uykularınız bölünür, huzursuz olabilirsiniz, hatta kabuslar bile görebilirsiniz. Bunların sebebi beyninizde dolaşan zehirlerdir. Kuşku ve güvensizlik duygularına kapılabilirsiniz. O zaman hemen bu sayfaları açın ve tekrar tekrar okuyun. Unutmayın, doğanın ameliyat masasındasınız! Hiç bıçak altına yatmadan, size Rabbiniz tarafından ameliyatların en muhteşemi uygulanıyor!

UYARI
Biz bu kitapta orucun teori ve mekanizmasını açıklamaya çalıştık, ayrıca şifa orucunun deneyimli bir oruç uzmanının gözetiminde yapılması gerektiğini vurguladık. Lütfen kendi başınıza veya tecrübesiz birisinin gözetiminde şifa orucunu denemeye kalkmayın. Bu uyarımıza aldırmadan oruç tutarak kendisine ve başkasına zarar veren kişilerden dolayı kitabın yazan mesuliyet taşımayacaktır.


Gülhan Baydemir Kimdir?

Azerbaycan Şamahı reyonunun Erebşalbaş köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini orada tamamladı. Hayata ressam olarak atıldı; ancak geçirdiği büyük rahatsızlıklarından sonra tıbbın bu hastalıklara çaresiz kalmasıyla kendini alternatif tıp araştırmalarına verdi. Bu araştırmalar sırasında öncelikle Amerikalı Dr. P. Bregg’in oruçla tedavi yöntemini öğrendi, daha sonra Doğal Sağlık Merkezinin kurucusu Amerikalı doktor Herbert M. Shelton’un oruçla tedavi yöntemini öğrenme imkanı buldu.

Uzun tecrübe ve araştırmalarına dayalı olarak yazılmış bu kitap, araştırmacı yazarın dördüncü kitabıdır. Bugüne kadar yayımlanmış kitapları şu başlıkları taşır:

  • Genç ve Güzel Kalmanın Sırları, Saba Yayıncılık (2004);
  • Sağlık İçin Oruç Bıçaksız Ameliyattır, Reyhan Ofset (2006);
  • Sağlıklı ve Güzel Kalmanın 7 Sim, Mozaik Yayınlan (2008).

Araştırmacı yazarın Doğru Beslenmenin Altın Kuralları ve Yemek Kitabı adlı iki kitabı ise kısa bir süre içinde siz değerli okuyucularıyla buluşacaktır.
Aynca aşağıda ismi geçen kitaplar üzerinde çalışmaktadır: “Meyveler ve Sağlığımız”, “Sülük Tedavisi”, “Oruç, Namaz, Abdest ve Guslün Sağlığımızda Yeri”, “Dünyada Halk Tıbbı”.

Related Articles

Back to top button