Yüksek Doz C Vitamini ve Kanser
C vitamini, Son yıllarda çok tartışılan ve büyük ilgi gören konulardan biridir. Yüksek doz c vitamini tedavisi, son yıllarda ilgi gören bir tedavi yöntemidir. Yüksek dozdan kastedilen günlük 7-10 gram ve üstüdür. C vitamini keşfedildiği ilk yıllardan beri sağlıklı yaşam için en sık teşvik edilen, en ön planda tutulan gıda içeriklerinden biri olmuştur.
Öyle ki; sebze, meyve gibi bol C vitamini içeren gıdaların sık tüketilmesi, hepimizin belki de en sık duyduğu sağlık önerisidir. Hal böyle olunca, sağlıklı yaşamla bu denli yan yana getirilen bir bileşiğin, olduğundan fazla yararlarının öne sürülmesi de o denli kolay olmaktadır. Elbette C vitamininin sağlığımız için birçok yararı olduğu doğrudur. Ancak şu ana dek yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, kanser tedavisi bunlardan biri değildir. Yapılan bazı laboratuvar ve hayvan deneylerinde olumlu sonuçlar elde edilse de, insanlar üzerinde yapılan klinik çalışmalar bu bulguları doğrulamamış ve yüksek doz C vitamininin kanserde net bir faydası gösterilememiştir.
C vitamininin suda çözünen vitaminler grubunda yer alması ve vücutta depolanmaması nedeniyle, yüksek dozlarda alımının bir zararı olmadığı iddia edilse de literatürde bildirilen birçok yan etki ve ilaç etkileşimi mevcuttur. Ancak buna rağmen birçok alternatif tıp uygulayıcısı, bu yöntemi bir mucize gibi sunmakta ve kanser hastalarına uygulamaktadır. Bu noktada, olası yan etki ve etkileşimler de göz önünde bulundurularak bu kişilere itibar edilmemeli ve etkileri net olarak ortaya konulana dek, şu an için bu tedaviden uzak durulmalıdır.
C vitamini nedir, görevleri nelerdir?
Askorbik asit ve askorbat olarak da bilinen C vitamini, suda çözünen vitaminler grubundan temel bir bileşiktir. C vitamini, çoğu hayvan ve bitki tarafından üretilebilirken; insanlarda üretilemez ve dışarıdan alınması gerekir. C vitamini, vücutta çeşitli enzimlerin işlev görmesi için gereklidir. Dokularda hasara neden olan serbest oksijen ürünlerini etkisiz hale getirmesi nedeniyle, antioksidan olarak kullanılır. C vitamini ayrıca kollajen sentezinde önemli rol oynayan bir bileşiktir.
Kollajen; deri, kıkırdak, kemik, tendon ve ligament gibi bağ ve destek dokunun esas yapısını oluşturan bir proteindir. Bu yüzden C vitamininin şiddetli eksikliğinde diş eti çekilmeleri, halsizlik, uyuşukluk, kolay kanama ve morarmayla karakterize Skorbüt Hastalığı meydana gelir. Skorbüt belirtileri, vücutta kollajen doku zayıflamaları sonucunda gelişir ve bu hastalara C vitamini verilerek kollajen dokuları sağlamlaştırılır.
C vitamini kaynakları nelerdir?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlıklı yetişkinler için günlük 45 mg. C vitamini alımını önermektedir. Doğada yaygın olarak bulunan C vitaminin en zengin kaynaklarını taze meyve ve sebzeler oluşturur. Meyveler arasında en çok C vitamini içerenler; limon, portakal, greyfurt,çilek, ananas, kivi, kavun, karpuz, frenk üzümüdür. Bu meyvelerden özellikle narenciye grubu (limon, portakal, greyfurt), C vitamini bakımından çok zengindir. Sebzelerden ise; kuşburnu, karnabahar, lahana, brokoli, biber, kuru soğan, ıspanak, patates, domates en zengin kaynaklardır.
Hayvansal olarak da karaciğerde bol miktarda bulunur. Vitamin takviyeleri de bir diğer C vitamini kaynağıdır. Sebze ve meyveler pişirildiğinde veya uzun süre saklandığında C vitamini içeriği azalır. Pişirme yöntemi olarak mikrodalga ve buğulama kullanmak, C vitamini kaybını azaltır. Ancak C vitamini içeriğini korumak için ideal olanı bu gıdaları taze ve çiğ tüketmektir.
C vitamini tarihi ve kanserde etkili olduğu iddiaları nereye dayanmaktadır?
İlk olarak 1753’te, trunçgillerin skorbüt hastalığını önlediğinin belirlenmesiyle, C vitamini keşfinin yolu açılmış ve 1912’de Casimir Funk isimli bilim adamı, sebze ve meyvelerde bulunan bu bileşiğe antiskorbütik vitamin adını vermiştir. 1920’de de İngiliz biyokimyacı Jack Drummond, bu bileşik için C vitamini ismini kullanmıştır. İlk olarak 1959’da yapılan bir çalışmada, kanserin bağ doku değişiklikleriyle ilişkili olabileceği ve bunun da C vitamini eksikliğine bağlı olabileceğinin iddia edilmesiyle C vitamininin kanser tedavisinde kullanılması gündeme gelmiştir.
Yüksek doz C vitamini, ilk kez 1970’lerde İskoçyalı cerrah Ewan Cameron tarafında yapılan çalışmalarda kanser hastalarında denenmeye başlanmıştır. Daha sonra Dr. Cameron’ın çalışmalarına Nobel ödüllü kimyager Linus Pauling’in de katılmasıyla, çalışmalar büyük ilgi çekmiştir. Cameron ve Pauling, ileri evre kanser hastaları üzerinde yaptıkları çalışmalar sonucu yüksek doz C vitamininin kanserde potansiyel bir tedavi ajanı olabileceğini iddia etse de sonraları bu çalışmaların hatalı olduğu belirlenmiştir.
Yüksek doz C vitamininin olası yan etki ve riskleri nelerdir?
C vitamininin suda çözünen bir vitamin olması ve vücutta depolanmaması nedeniyle yüksek dozlarda alımının sakıncası olmadığı iddia edilse de literatürde birçok yan etki ve ilaç etkileşimi bildirilmiştir. Yüksek doz C vitamininin, Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz enzimi eksikliği olanlarda hemolitik anemi; böbrek problemleri olanlarda böbrek yetmezliği riskini artırabileceği raporlanmıştır. C vitamini, vücutta demirin yararlanımını artırabileceğinden hemokromatozis hastalarında (demir depolama hastalığı) kullanımı da önerilmemiştir. Ayrıca B12 vitamini ve bakır emilimini de azaltabilmektedir.
C vitamini idrarı asitleştirdiğinden böbrek taşlarının oluşumuna neden olabilmekte, C vitamini metabolizması sonucu oluşan oksalik asit nedeniyle de hiperoksalüri durumu ortaya çıkabilmektedir. Hiperoksalüri, idrarda aşırı miktarda oksalat bulunmasıdır ve taş oluşumuna neden olabilmektedir. 2000 yılında yayımlanan bir çalışmada, ilk kez C vitamininin tolere edilebilir üst limiti 2 gram olarak belirlenmiş ve bu sınırdan sonra ishal yapıcı etkisinin olduğu bildirilmiştir. Zaten yüksek doz C vitaminine bağlı en sık yan etki de ishaldir.
Literatürde ayrıca yüksek doz C vitamininin, bazı kemoterapi ilaçlarıyla birlikte kullanımının yan etkileri artırdığını gösteren çalışmalar da mevcuttur. Bazı çalışmalarda ise, araştırmacılar beklenmeyen etkiler nedeniyle çalışmayı yarıda kesmek zorunda kalmıştır.
Yüksek doz C vitamininin kanserdeki etkileri üzerine yapılan laboratuvar çalışmalarının sonuçları nelerdir?
Yapılan bazı laboratuvar çalışmalarında, yüksek doz C vitamininin çeşitli kanser türlerindeki hücre serilerinde çoğalmayı azalttığı gösterilmiştir. Laboratuvar çalışmalarında C vitamininin bu etkisinin olası mekanizması da araştırılmış ve yüksek doz C vitamininin, hidrojen peroksit üreten kimyasal reaksiyonlar aracılığıyla kanser hücreleri için öldürücü etki yarattığı gösterilmiştir.
Yine yapılan laboratuvar çalışmalarında yüksek dozda C vitamini, yumurtalık kanseri hücrelerinde arsenik trioksid; pankreas kanseri hücrelerinde gemsitabin; mezotelyoma (akciğer zarı kanseri) hücrelerinde gemsitabin ve epigallokatekin-3-gallat (EGCG) kombinasyonunun etkisini artırmıştır. 2012 yılında yapılan bir çalışmada da yüksek doz C vitamininin, glioblastoma multiforme (beyin kanseri) hücrelerinin radyoterapiye duyarlılığını artırdığı raporlanmıştır. Buna karşın bazı çalışmalarda ise doksorubisin, metotreksat, sisplatin gibi bazı kemoterapi ilaçlarıyla birlikte kullanıldığında ilacın etkinliğini azalttığı bildirilmiştir.
Yüksek doz C vitaminin kanserde etkileri üzerine yapılan klinik çalışmaların sonuçları nelerdir?
Kanserde yüksek doz C vitamininin etkilerine ilişkin ilk klinik çalışmalar, 1970’lerde Ewan Cameron ve Linus Pauling tarafından yapılmıştır. Dr. Cameron ve kimyager Pauling, yaptıkları çalışmalar sonucu damar yoluyla verilen (intravenöz) yüksek doz C vitamininin ileri evre kanser hastalarında yaşam sürelerini anlamlı derecede uzattığını iddia etmiştir. Ancak sonraları çalışmalar Ulusal Kanser Enstitüsü (National Cancer İnstitute) tarafından değerlendirildiğinde, çalışmaların kötü tasarlandığı ve hatalı olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca Dünya çapında en prestijli tıp kurumlarından “Mayo Klinik” tarafından yapılan 3 çalışmada da bu sonuçlar doğrulanmamıştır.
Ağız yolla alınan yüksek doz C vitamini etkisinin değerlendirildiği iki klinik çalışmada; hastalar 2 gruba ayrılarak bir gruba günlük 10 gr Vitamin C verilip, diğer gruba verilmediğinde çalışma sonunda gruplar arasında yaşam süreleri ve yaşam kalitesi açısından anlamlı fark görülmemiştir.
Sonraları yapılan çalışmalarda, kanda ulaşılabilen maksimum C vitamini düzeyinin uygulama yoluna göre değişiklik gösterdiği belirlenmiştir: C vitamini, ağız yoluyla alındığında kandaki düzeyi sıkı kontrol edilmektedir, ancak damar yoluyla uygulandığında bu sıkı kontrolden kaçılarak, kanda daha yüksek seviyelere ulaşılabilmektedir. Bundan hareketle bazı çalışmalarda; damar yoluyla elde edilecek daha yüksek C vitamini seviyelerinin, ağız yoluyla sağlanamayan etkiyi sağlayabileceği ve kanser hücrelerini öldürebileceği iddia edilmiştir. Ancak sonraları yapılan iyi tasarlanmış, klinik çalışmalarda; damar yoluyla alınan yüksek doz C vitamininin de kanser tedavisinde böyle bir faydası görülmemiştir.
Yüksek doz C vitamininin, diğer kanser tedavileriyle birlikte kullanımının değerlendirildiği çalışmalarda da tutarsız sonuçlar elde edilmiştir;
2014 yılında yapılan bir çalışmada; evre 3-4 yumurtalık kanserli 27 hasta, bir gruba yalnızca kemoterapi (karboplatin+paclitaxel) diğer gruba kemoterapiyle birlikte yüksek doz C vitamini verilmek üzere 2 gruba ayrılmış ve sonuçta yüksek doz C vitamini verilen grupta sağkalım ve progresyonsuz sağkalım (hastalıkta ilerleme olmaksızın geçirilen süre) yönünden bir fark görülmemiştir. Yalnızca kemoterapiye bağlı 1-2. derece yan etkilerin görülme sıklığı anlamlı derecede azalmıştır. Bununla birlikte, esas problemi oluşturan, tedavide aksamalara sebep olan 3-4. derece yan etkilerde ise azalma görülmemiştir. Yüksek doz vitamin C’nin Arsenik trioksit ile birlikte kullanımının değerlendirildiği çalışmaların sonuçları ise çelişkilidir. Lösemi, ileri evre kalın bağırsak kanseri ve melanom cilt kanserinde de benzer kombinasyonların ciddi yan etkilere ve hastalığın ilerleme göstermesine neden olduğu görülmüştür.
2010 yılında yayımlanan, 33 yıldır yapılan araştırmaların derlendiği bir çalışmada; “Yüksek doz C vitamininin kansere karşı etkili olup olmadığı, eğer varsa hangi dozlarda ve hangi kanser tiplerinde etkili olduğu bilinmemektedir.” sonucuna varılmıştır. Amerikan Kanser Derneği de; mevcut klinik kanıtların, yüksek doz C vitamininin herhangi bir faydasını göstermediğini belirtmektedir. Ancak tüm bunlara rağmen yüksek doz C vitamini, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulayıcıları tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. 2006 ve 2008 yıllarında Amerika’da yapılan tamamlayıcı ve alternatif tıp konferanslarında yapılan anketlerde, 199 katılımcının 172’si hastalara yüksek doz C vitamini uyguladığını söylemiştir.
Sonuç olarak;
Şu an için yüksek doz C vitamininin kanseri tedavi ettiğine dair net bir kanıt yoktur. Bazı laboratuvar ve hayvan çalışmalarında olumlu sonuçlar elde edilse de, klinik çalışmalar bu sonuçları doğrulamamaktadır. Yapılan çalışmalarla damar yoluyla uygulanan C vitamininin, kanda daha yüksek konsantrasyonlara ulaşmayı sağladığı gösterilmiştir. Bundan hareketle damardan uygulanan C vitamininin, ağızdan alınana kıyasla etkili olması daha olasıdır. Ancak henüz bu etki de kanıtlanmış değildir. Devam eden çalışmalarda; damar yoluyla uygulanan C vitamininin kemoterapi, radyoterapi gibi diğer kanser tedavi rejimlerinin etkinliğini artırıp artırmayacağının üzerinde durulmaktadır. Bu noktada belki bir miktar yararın elde edilmesi mümkündür. Ancak çalışmalar tamamlanana kadar ve eğer gerçekten yararı varsa da net olarak ortaya konulana kadar, olası yan etkiler de göz önünde bulundurularak şu an için bu tedaviden uzak durmakta yarar vardır.
Bu yazılarımız ilginizi çekebilir: